Nikâh, kadınla erkek arasında Allah adına yapılan sözleşmenin adıdır. Bu akit, bir ibadettir. Her ibadet gibi “Allah adına” kıyılan nikâh da beraberinde farklı sorumluluklar getirir. Nikâhtan talağa kadar aile yapısının üzerinde yürümesi gereken ilkeleri şöyle belirleyebiliriz:
Erkeğin Mutedil Davranıp Dikkat Etmesi ve Yerine Getirmesi Gereken Kurallar:
1. Düğün Yemeği Vermesi
Evlenen erkeğin yemek vermesi müstehaptır. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Abdurrahman bin Avf’ın yüzünün sararmış olduğunu görünce “Bu hâlin ne?” diye sorar. Abdurrahman bin Avf, bir hurma çekirdeği altın ağırlığında bir kadınla evlendiğini söyleyince Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle söyler: “Allah mübarek eylesin, bir koyunla da olsa düğün yemeği ver.”[1]
Düğün yemeğinin ilk geceden sonra verilmesi Sünnet’e daha uygundur. Ama öncesinde de verilebilir.
Damadın tebrik edilmesi de Sünnet’tir. Ebu Hureyre radıyallahu anh, Efendi’miz sallallahu aleyhi ve sellemin damada hitaben “Allah mübarek ve mesut etsin, Allah ikinizin arasını hayırda birleştirsin!” şeklinde tebrik ettiğini ve böyle dua edilmesini tavsiye ettiğini nakletmiştir.[2]
Nikâhın duyurulması ve ilan edilmesi de müstehaptır.
2. Hanımıyla Güzel Geçinmesi
Erkek de kadın da başıboş değildir, ikisine de hükmeden Allah’tır. Erkeğin kadına, kadının erkeğe zulmü asla Kur’an ve Sünnet menşeli değildir. Müslüman da sadece bu iki kaynağa kilitli hayat yaşayan kimse olduğuna göre davranışları da ahlak ölçüsü de Kur’an ve Sünnet’e uygun olduğu müddetçe değerlidir.
Rabb’imiz Kur’an’ında “Onlar (kadınlar) sizden kuvvetli teminat aldılar.”[3] buyurmaktadır.
Efendi’miz sallallahu aleyhi ve sellemin hadisi de bu konuya açıklık getirmektedir:
“Kadınlara iyi davranmanızı tavsiye ediyorum. Onlar sizin elinize bağlıdırlar.”[4]
Cahiliye mantığı kadına değer vermez, hiçbir söz hakkı tanımazdı. Ömer bin Hattab bu konu hakkındaki düşüncelerini şöyle anlatıyor:
“Biz, cahiliye zamanında kadınları bir şey kabul etmezdik. İslam gelip Allah onları da anınca bizde hakları olduğunu anladık. Onları işimize de karıştırmadan haklarını kabul ettik.”[5]
Yine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin mübarek zevceleri de kendi fikirlerini açıklar, kimi zaman kendisine itiraz ederlerdi.
İmam Gazâlî, erkeğin hanımına karşı güzel ahlaklı olmasına farklı bir ufuk açıyor ve diyor ki:
“Güzel ahlak, kadının sıkıntılarına karşı onu savmak değildir. Asıl ahlak; kadının sıkıntısına katlanmak, sinirlendiğinde ona yumuşak davranmaktır. Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme uymamız bunu gerektirir. Hanımları ona cevaplar verirdi. Hanımlarından birinin gün boyu onunla konuşmadığı olurdu.”[6]
İslam’da kadının ve erkeğin konumunu anlatan şu nebevi sözler de iman iddiamızın test edildiği en güzel örneklerdendir:
“Mü’minlerin imanda en olgunu ahlakta en güzel olanıdır. Sizin iyileriniz, kadınlarına iyi davrananlarınızdır.”[7]
Âişe annemizin anlattığı şu hadise ise kadın ve erkek kimdir, tabii olan aile yaşantısı ve kadın-erkek ilişkisi nasıldır bunu anlatmaktadır.
Âişe radıyallahu anhanın rivayetiyle hadise şöyledir:
-Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana dedi ki:
“Senin benden hoşnut olduğunu veya kızgın olduğunu ben anlıyorum.”
“Bunu nasıl anlıyorsun?” dedim. Dedi ki:
“Benden memnun olduğun zaman ‘Muhammed’in Rabb’ine yemin ederim.’ diyorsun. Razı olmadığında da ‘İbrahim’in Rabb’ine yemin ederim.’ diyorsun.” Ben de dedim ki:
“Vallahi öyledir, Ey Allah’ın Resûl’ü! Ama tepkim sadece senin isminedir.”[8]
3. Hanımıyla Şakalaşması
Allah Resûl’ü sallallahu aleyhi ve sellem, hanımlarıyla şakalaşır ve gönüllerini alırdı.
Efendi’mizin Âişe annemizle yarış yaptığı, bir keresinde yarışı Âişe’nin kazandığı daha sonra yaptıkları bir başka yarışta Allah Resûl’ünün kazanarak “Bu, o yarışın rövanşıydı.” dediği rivayet edilmiştir.[9]
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin başka bir gün Âişe annemizle ile birlikte müsabaka izledikleri de rivayet edilmiştir.[10]
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin şu hadisi ise üzerinde düşünmemizi gerektirmektedir:
“Sizin en iyileriniz ailesine en iyi davrananlardır. Ben de aileme en iyi davrananım.”[11]
4. Karı-Koca Arasındaki Siyaset
İmam Gazâlî, erkeğin hanımına itidalli davranması konusunda diyor ki:
“Şakalaşmada, güzel geçinmede kadının ahlakını bozacak, kadının gözünde heybetini düşürecek bir noktaya varmamalı, hanımının arzularına uymakta aşırılığa kaçmamalı, itidali elden bırakmamalıdır. Çirkin gördüğü, hoş karşılamadığı bir hareket karşısında gerekli heybeti göstermeli, disiplinini ortaya koymalı, Şeriat’ın uygun görmediği hususlarda izin kapısını asla açmamalıdır.
Özetle, gökler ve yerler adaletle ayakta durur; sınırını aşan her şey tersine döner. Politika ve sertlik kötülüğün, hoş ve şefkatli davranmak da zayıflığın tedavi yöntemidir. İşinin ehli olan doktor, derde göre tedavi uygulayandır. Kocaya düşen görev önce deneme yoluyla hanımının huylarını kontrol etmesi, sonra da duruma göre davranmasıdır.”
5. Kıskançlıkta Ölçülü Davranması
Mü’min erkeğin de mü’min hanımın da birbirlerini kıskanıyor olmaları imanlarının gereğidir. Bu kıskanma, iffetlerini koruyor olduklarını gösterir. Bu kıskanma, haram olan şeylerden uzak kalmasını kollama ve helal sınırını korumasında…
Hafsa Bilgin’in Yazısının Devamını Elifelif “Evliliğe Hazırlık Özel Sayısı”ndan (2013-1434) Okuyabilirsiniz. Kaçırmayın!
Elifelif İrt: (0212) 616 49 17 – 0542 482 56 76
*Yazının içeriği ve maddelerin dizilişinde İmam Gazâlî’nin İhyâ-u Ulûm’id-Dîn eserinin “Nikâhın Adapları” bölümü kaynak olarak kullanılmıştır.
[1] (Buharî, Buyu’, 1/2048; Müslim, Nikâh, 12/ 1427)
[2] (Ebu Davud, Nikâh, 37/2130)
[4] (Tirmizî, Radâ’, 11/1163)
[5] (Buharî, Libas, 31/5843; Müslim, Talak, 5/1479)
[6] (Müslim, Talak, 5/1479)
[7] (Tirmizî, Radâ’, 11/1162)
[8] (Buharî, Nikâh, 108/ 5228; Müslim, Fedailussahabe, 13/2439)
[9] (Ebu Davud, Cihat, 68/2578)
[10] (Müslim, Namaz, 8/ 892
[11] (Tirmizî, Menakıb, 63/3895)